Amerikan İç harbi sırasında İngiltere’ de yaşanan pamuk sıkıntısı ve buna bağlı olarak Anadolu’ da pamuk üretimine teşvik eden genel bir kampanya açılmıştır. Buna bağlı olarak 19. yy’ın ilk yarısında kökboya tarımı yapılan alanlar yerlerini tütün ve pamuğa bırakmışlardır. Bitkisel boyalardan cehri ise varlığını kökboyadan daha fazla devam ettirmiştir. Birinci dünya savaşından önce batmanı (2.5-10 kg.) bir altın liraya kadar satıldığından dolayı cehriye halk arasında altın ağacı denirdi. Cehriler piyasalarda yetiştikleri yerlere göre; Tokat, Çorum, Amasya, Sivas, Kayseri, Ürgüp, Niğde, Konya, Yozgat cehrisi diye işlem görürdü. Tokat, Kayseri, Ankara cehri ticaretinin ileri merkezleri, İstanbul, İzmir ve Samsun ise önemli ihraç limanları idi. Kimyasal boyaların yurdumuza girmesiyle kökboya gibi cehri ziraati de sönmüş ve cehri eski alıcılarını kaybetmiştir (Baykara, 1967). Bir başka boya bitkisi olan safranın Anadolu’da 3500 yıldan beri tarımı yapılmaktadır. Tokat’ta yetişen safranın Hindistan’a kadar dışsatımının yapıldığı belirtilmektedir. Safranbolu kasabası ismini yörede bol miktarda yapılan safran tarımından almıştır. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk Ordusunun çadırlarının ve üniformalarının boyacı sumağı ile boyandığı bilinmektedir (Uğur, 1988). Kimyasal boyaların kullanımı, Osmanlıların 1891 deki Viyana sergisinden sonra batı ile sıkı ilişkileri sonucu alizarin ve anilin boyaların ithali ile başlamıştır (Soysaldı,1999). Ancak suni boya kullanmaya başlamadan kısa bir süre önce 1855 deki Paris Güzel Sanatlar Sergisine Osmanlı İmparatorluğu birçok el sanatı ürünü yanında çeşitli bitkisel boyarmaddeler ile katılmıştır. 1855 Paris Güzel Sanatlar Sergisi ve Osmanlı İmparatorluğundaki Yansımaları isimli sergiye Osmanlı İmparatorluğu Tarım ve Endüstri ve Güzel Sanatlar bölümlerinden oluşan iki ayrı alanda katılmıştır. Bu açıdan güzel sanatlara geniş bir yer ayrılmış olan ilk sergi olma özelliği de taşıyan sergide, Osmanlı İmparatorluğu’nu Champs-Elysees Endüstri Sarayında sergilenen yaklaşık 2000 parça eser temsil etmiştir. Bu sergi Anadolu’nun bitkisel boyacılık açısından çok ileri düzeyde olduğunu kanıtlamaktadır (Küçükerman, 2002). Osmanlılar zamanında Bursa, İstanbul, Edirne, Tokat, Kayseri, Konya gibi dokumacılığın geliştiği illerde bitkisel boyacılıkta çok gelişmiş ve uygulanmıştır. Bu önemli boyacılık merkezlerinden başka yöresel ihtiyaçları karşılamak amacıyla Anadolu’nun hemen her tarafında boyacılık yapılmış ve özel kurulmuş boyalık ve cehriliklerde geniş ölçüde boya bitkileri yetiştirilmiştir. Günümüzde de bazı yörelerimizde “Cehrilik”, “Boyalık” gibi adlarla anılan yerlerin bulunması bu görüşü doğrulamaktadır. Bu bakımdan özellikle bitkisel boyalarla boyama; Türk halı, kilim, cicim ve kumaşların dokunmasında kullanılan iplikleri boyamada başvurulan yaygın bir teknik olmuştur. 1882’den itibaren ülkemize giren kimyasal boyalardan önce kullanılan bitkisel boyalar önemli yer tutmuştur. Boyacılık sanatı lonca sisteminin güvenli, sıkı denetimi altında ancak belli kişilerce yapılabilmekteydi. Bu nedenle kaliteli renkler elde ediliyor ve ülkemizde üretilen boyalar ile boyanmış eşya her yerde ısrarla aranıyordu. Bu zanaat yüzyıllar boyunca devam etmiş ve uzun deneyler sonrası ortaya çıkan renklerin çeşitliliği, dış etkilere karşı dayanıklılığı, birbirleriyle olan uyumları sır olarak saklanmış, babadan oğula geçmiş ve gizliliği korumuştur. Her boyacı şöhretini kendine mal ettiği renkle bilinir ve tanınırdı. Mesela siyah rengi elde ederken içine kattığı bitki ve diğer maddeleri sadece kendisi bilir, bir başkasına asla açıklamazlardı.