Bitkilerle yapılan boyamalarda çok eski yıllardan beri mordan kullanıldığı belirtilmektedir. Boyamadan önceki mordanlama işlemi alüminyum ve demir tuzları ile tanenler kullanılmıştır. Özellikle pamuk boyanmasında kullanılan tanenler mazıdan elde edilmiştir. Önceleri demir ve alüminyum tuzlarını az miktarda içeren toprak ve killerin kullanıldığı sanılmaktadır. Sümerler M.Ö. 3000 yıllarında şapı ve demir sülfatı saf olarak elde etmişlerdir. Böylece, şap saf durumda bilinen ve elde edilen ilk kimyasal bileşiklerden biridir. O dönemlerde en çok tutulan şap; Mısır şapıdır. Anadolu’da ise şap M.Ö. 2000 yıllarında Hititler tarafından üretilmiştir. Anadolu aynı zamanda şap madeni yataklarınca da zengin olduğu için Avrupa’nın şap ihtiyacını Anadolu’dan karşıladığı belirtilmiştir. Sülfat veya tartarat biçiminde alüminyum içeren bazı likenler içlerinde mordan da taşıdıklarından doğrudan boyama işlemlerinde kullanılmışlardır. (Dölen, 1992; Harmancıoğlu, 1955). Türkiye’de özellikle kırsal kesimde yapılan dokumalara talebin artması, bu dokumaların folklorik ve yerel özelliklerinin yanında onların bitkiler kullanılarak boyanmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Elde edilen bu renkler; gözü yormayan, pastel ve doğaya yakın tonları ile halı ve kilimlere yansımış ve insanoğlunun günlük yaşamında görmek istediği rahatlatıcı unsurlar haline dönüşmüştür. Bir ata sanatı olan dokumacılık, Anadolu’da bitkisel boyacılıktan ayrı düşünülmemelidir. Anadolu’da genellikle kadınlar boya bitkilerini ustaca kullanarak boyarmaddeleri kendileri elde etmiş ve lif, iplik, kumaşları boyamışlardır. Türk toplumuna ait dokuma bulgularında izlenen renk bilinci Anadolu Prehistorya döneminde de izlenmektedir. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait renklendirme yöntem ve bilgileri şer’ i mahkeme sicilleri ile arşiv vesikalarında görülmektedir. Çeşitli yörelerde bitkisel boya tarımının yapıldığı ve hatta yurtdışına satıldığı kayıtlarla belgelenmektedir (Durul,1985; Harmancıoğlu,1955). Bitkisel boyacılık 19. yy sonlarına kadar gelişme göstermiştir. Anadolu’ da bitkisel boyacılıkta kullanılan pek çok rengi veren bitkilerin ziraati yapılmış, kökboya, cehri, safran gibi bitkiler dünya çapında önemli bir yer tutmuştur. Önemli bitkilerden olan kökboya boyacılık tarihinde “Türk kırmızısı, Edirne kırmızısı, Alizarin, Lizarin adlarıyla da tanınmaktadır (Uğur,1988). Eskilerde çok geçerli olan alizarin boyasının ilk kez Orta Doğu’ da bazı bitkilerin köklerinden elde edildiği bilinmektedir. Aslında Alizarin adının Ali Zari’ den geldiği ve Ali Zari’nin bir Acem olduğu Avrupa kitaplarında yer a1maktadır. Birçok el sanatı için gerekli boyayı uzun yıllar bitkilerden elde eden Türkiye, eskiden iyi bir bitki boyası ihraç eden ülke olarak tanınırdı. 1700 lü yıllarda Türkiye tek başına Dünya’daki kökboya ihtiyacının 3 te 2 sini karşılamakta ve 1875 yılına kadar yalnız İzmir limanından çıkan kökboyanın yurdumuza getirmiş olduğu gelir miktarı 500.000 altın lirayı geçmekte idi (Harmancıoğlu,1955). Alaşehir, Aydın, Bursa ve Edirne Osmanlı İmparatorluğu’nun kökboya üretilen boyahaneleriyle meşhur şehirleriydi. Evliya Çelebi’ye göre Alaşehir’de 70, Aydın’da yine o kadar boyahaneye karşılık, İzmir’de Basmane civarından geçen Boyacı deresi etrafında 20 boyahane mevcuttu. Yine 1756 tarihli Bursa mahkeme kayıtlarında, Türk kırmızısının özellikle Bursa, Edirne ve İzmir şehirlerinde boyandığı söylenmekte ve bu bilgilerde, Evliya Çelebinin daha erken bir tarihte verdiği bilgileri doğrulamaktadır (Uğur,1988).